A) Giriş:

Bu yazının konusu, banka portföylerindeki sorunlu kredilerin pandemi sürecindeki etkilenmelerini de dikkate alarak, yakın zamanda yapılan mevzuat düzenlemelerinin sonuçlarının irdelenip öneri geliştirmek ve bu suretle, gerek kredi kullanan firmaların, gerekse kredi kullandıran bankaların maksimum yarar/en az zarar ile pandemi süreci ve sonrasını atlatmalarına yönelik  değerlendirme yapmaktır.

B) Pandemi Süreci öncesi durum:

Pandemi (Covid-19) süreci öncesinde banka portföylerindeki kredilerin, tahsili şüpheli/donuk değerlendirme ölçüleri dikkate alınarak, yoğun bir konkordatoya başvuru sonrası “Finansal Yeniden Yapılandırma Mevzuatı“elden geçirilmiş ve uygulamaya konulmuştur.

Bankacılık Kanununa eklenen geçici 32.madde(17.07.2019 tarih 7186 sayılı kanun madde 19) ile genel çerçeve çizilmiş, bu düzenlemeye paralel olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu “Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki Yönetmelik“ de gerekli değişiklikleri yapmıştır.

Bu yönetmelik hükümleri çerçevesinde,  Türkiye Bankalar Birliği de 9 Ekim 2019 tarihinde FYYS usul ve esaslarını belirleyen “Çerçeve Anlaşması“nı açıklamıştır.

Kredi kullanan kişi/grupların bu mevzuat düzenlemeleri öncesi çok yoğun konkordato başvurusunda bulunması baskısı ile yapılan bu düzenlemelerin beklenen etkiyi göstermesine fırsat kalmadan, ticari yaşamı ulusal ve uluslararası alanda önemli ölçüde etkileyen Covid-19 virüsünün ortaya çıkışı ile tablo daha da karmaşık hale gelmiştir.

C) Pandemi Sürecinin Ekonomi Üzerindeki Etkileri:

Pandemi süreci ile ortaya çıkan ulusal ve uluslararası düzeyde seyahat engelleri, tedarik zincirlerinin bozulması sonucunda ekonomik olarak büyüme sürecinde bir yavaşlama ile karşı karşıya kalınmıştır.

Bu durum Türkiye özelinde, turizmden beklenen gelirin elde edilememesi gibi çok ciddi bir yansımaya sebep olmuştur. Diğer alanlardaki etkileri zamanla daha net görülecek olmakla birlikte, döviz dengesinde ve beraberinde genel faiz hadlerinde bütün çabalara rağmen olumsuz bir sonuçla karşı karşıya kalınmıştır.

Ekonomik durgunluk olarak değerlendirilebilecek bu durumun, tekrar büyüme yönlü olarak canlandırılması için; finans kesimini reel sektöre ve hizmet sektörüne finansman sağlayabilmesi çok önemlidir. Bu noktada da karşımıza konu ile ilgili düzenlemeler çıkmaktadır.

Pandemi öncesi binlerle sayılan konkordato başvurusuna ilave olarak, pandemi sürecinde gelen kısıtlamalardan kaynaklanan;

  • Turizm sektöründe ki daralma ve buna bağlı olarak ortaya çıkan döviz kaybı,
  • Hizmet sektöründe ki uzun süreli çok ciddi daralma,
  • Tedarik zincirlerinin, seyahat kısıtları ve/veya tedarik önceliklerinin değişmesi sonucu oluşan durum,

Nedeniyle zaten daha önce ciddi sorunlu kredi ile karşılaşan bankacılık sektörünü daha da önemli kararlar alma durumuna getirmiştir.

Sorunlu kredilerin iyileştirilmesine yönelik olarak yapılabilecek en önemli iş, işleyen ve sistemi tekrar işletir hale getiren bir yeniden yapılandırma sistematiği kurmaktır.

Bu suretle;

  • Bankalar;

-Aktif kalitesindeki bozulmayı önleyecek,

-Donuk hale gelmiş alacaklarını seyyal hale getirebilecek,

-Sermaye yeterlilikleri üzerindeki olumsuz baskıyı en aza indirebilecek,

  • Kredi kullanan firmalar; borç servisi yapabilmek için,

-Aktifte donuk hale gelmiş  varlıkları nakde çevirerek,borçlarını azaltabilecek,Uygun maliyetlerle,rekabet edebilir finansman yapısını oluşturabilecek,

-Faaliyet  alanlarında oluşan gerek tedarik gerekse dağıtımla ilgili sorunların getirdiği finansal problemlerin çözümüne ilişkin yaklaşım  geliştirebilecek,

-İmkanlar dahilinde sermaye artırımı yoluna gidebilecektir.

D) Pandemi Sürecinde BDDK nın müdahalelerinin etkisi

31.12.2019 itibari ile toplam 150.763 milyon Türk Lirası takipteki alacak bakiyesi olan bankacılık sektörünü rahatlatmaya yönelik olarak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından  Pandemi Sürecinde;

  • Bankaları, kredi karşılığı ayırmasını zorlayan yönetmeliğin yumuşatılmasına yönelik alınan kararlar,
  • Sermaye yeterlilik oranını düşürecek uygulamaların yumuşatılmasını sağlamaya yönelik alınan kararlar,

İle en azından kayden öz kaynak erozyonu önlenmeye çalışılarak sektör üzerindeki baskı azaltılmaya ve fonlama yapılabilir halde tutulmaya çalışılmıştır.

Nitekim pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte alınan bu kararlar sonucu, bankalarda ki tahsili gecikmiş alacaklar rakamı 31.12.2020 itibari ile hemen hemen aynı kalmıştır.

E ) Tarafların Bundan Sonraki Süreçte Davranışları Ne Olmalıdır?

BDDK’nın tarafları rahatlatacak kararlar almış olması zaman kazandırmakla birlikte, ana sorunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu süreç, kredi verenler ve kredi kullananların kendilerine tanınan bu zamanın çok özenle kullanmalarını gerektirmektedir.

Tarafların yukarıda ifade edilen öncelikleri ve beklentilerini karşılayacak, karşılıklı güven unsurlarının sağlanmasının yanında, uygulanabilir ve tarafların kabul edebileceği çözümlerin üretilmesi gerekir.

Pandemi öncesi oluşturulan finansal yeniden yapılandırma mevzuatı sonrası beklenenin sağlanamamış olması bu mevzuatın da tekrar gözden geçirilmesini gerekmektedir.

Mevzuat düzenlemeleri; piyasanın ortak yararına olacak finansal yeniden yapılandırmaların çerçevesini çizmelidir. Mevzuat, piyasa koşullarına direnen bir engel olmamalıdır.

Sorun tarafların ortak sorunudur ve çözüm de tarafların tümünün katkı vermesi ile bulunmalıdır.  Daha önce yapılan mevzuat düzenlemelerinin istenen sonucu vermemesi dikkatle değerlendirilmelidir.

Burada üzerinde durulması gereken husus; Yapılandırma süreçlerini yürütecek mekanizmanın hangi niteliklere sahip ve kimlerden oluşturulacağıdır.

Finansal yeniden yapılandırma mevzuatı değişikliği sonrası, yapılandırma başvurusunda bulunan ve uygulama kapsamına alınan 312 adet firmadan (124 grup) 140 firma (46 grup) ile sözleşme bağıtlanmıştır. (TBB FYY Çerçeve Anlaşmaları Aralık/2020 Aylık Raporu) Bu durum başvuru ve kabul edilen firmaların ancak 37% lik bölümünün yapılandırılabildiğini, yeniden yapılandırılan borç tutarının büyük ölçekli gruplar için 30.397 milyon Türk Lirası olması beklenen sayı ve rakamlara ulaşılamadığını göstermektedir.

Bankacılık Kanunu Geçici 32. Maddesine göre; finansal yeniden yapılandırılma kapsamına alınacak borçluların mali durumunun tespiti ve finansal yeniden yapılandırma uygulanabilirliğine ilişkin değerlendirme “Bağımsız Denetim Kuruluşlarına, çerçeve anlaşmaları kapsamında belirlenecek yeterli bilgi ve uzmanlığa sahip kuruluşlara, borçlu tarafından kabul edilmesi halinde alacaklı kuruluşlara”  yaptırılır.

Buna karşın 9 Ekim 2019 tarihli FYY Çerçeve Anlaşması(Büyük ölçekli uygulama)’na göre;

Finansal yeniden yapılandırılma kapsamına alınacak borçluların mali durumunun tespiti ve finansal yeniden yapılandırılabilirliğine ilişkin değerlendirme:

  • Bağımsız denetim kuruluşlarına,
  • Çerçeve anlaşmasını imzalamış olan alacaklı kuruluşların alacak tutarına göre, en az 2/3 ve en az ikisi tarafında belirlenecek yeterli bilgi ve uzmanlığa sahip kuruluşlara,
  • Borçlu tarafından kabul edilmesi halinde alacaklı kuruluşlara,

Yaptırılır.

Bu düzenlemelerde ki kurgu, borçluların inisiyatif kullanma imkanını son derecede daraltmaktadır. Nitekim uygulamanın istenen sonucu vermemesinde bu kurgunun ciddi etkisi olduğunu düşünüyorum. Keza anlaşma ekinde olan başvuru ve taahhüt mektubu da uygulanabilirliği olmayacak hükümler içermektedir. Örneğin, taahhüt mektubu madde 3 te, ortakların mal varlıkları üzerinde ki tasarruf kısıtlaması şirket ya da ortaklıktan elde ettiği/edeceği yararla ilişkilendirilmemiştir. Yükümlülüğün elde edilen yararla ilişkilendirilmesi daha doğru olur.

Ayrıca uygulanabilirlik değerlendirilmesini yapacak kişi ve kuruluşlar önemli ölçüde alacaklıların insiyatifine bırakılmış ve bu konuda detaylı yeterlilik değerlendirilmesi yapılmamıştır. Uygulanabilirlik değerlendirilmesini yapacak kuruluşlardan sayılan bağımsız denetim kuruluşları, faaliyetlerini düzenleyen mevzuat çok büyük ağırlıkla denetimi düzenlemekte burada istenen çalışmanın esaslarını belirlememektedir.

Keza bankaların uygun olarak görebilecekleri kişilerin nitelikleri de tanımlanmamıştır. Bu konuda bir gösterge olarak;

  • Bankacılık ve mali tahlil konularında uzmanlaşmış YMM(Yeminli Mali Müşavir) ve SMMM(Serbest Muhasebeci Mali Müşavir),
  • Daha önce Bankacılık Kanununa göre üst düzey yönetici atanma yeterlilik koşullarına uyan banka çalışanları,
  • Yukarıda tanımlana niteliklere sahip kişileri bu alanda görevlendiren Bağımsız Denetim Kuruluşlarının,

fizibilite yapma yetkilileri olarak belirlenmesinde yarar vardır. Bu kişi ve kuruluşların, ihtiyaç halinde belli koşulların uygun olması durumunda daha da genişletilmesi mümkün olabilir.

Yapılandırmadan beklenen, borçlunun makul bir sürede borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanmasıdır. Bu konuda değerlendirmeye esas olacak fizibilite çalışmasında;

Borçlunun finansal durumunun Yeniden Yapılandırmayı gerekli kılan bir duruma gelmesinde etkili olan  unsurların net  olarak ve gerekçeleri  ile belirlenmesinin gerektiğini düşünüyorum.

Bu gerekçeler;

  1. Yönetici hataları ( yanlış kararlar, yolsuzluklar vs.)
  2. Uygulanan mali ve ekonomik politikalar,
  3. Rekabet gücünün yok olmasına neden olan teknolojik kayıplar,
  4. Kontrol dışı ani ve yüksek pazar kayıpları,
  5. Borçlanma maliyetlerinde ani ve yüksek oranda artışlar,
  6. Faaliyet konusu itibariyle, pazarda arz fazlasına bağlı kayıplar v.b.

şeklinde detaylandırabiliriz.

Her bir unsurun, yapılandırma sürecinde maliyet, teminat, faaliyet ve yapılandırma sözleşmesinde sürdürülebilirlik, geri ödenebilirlik hususlarında değişik formüller içermesi söz konusu olacaktır.

Bazı gerekçeler,  yönetim konusunda radikal önlemler almayı gerektireceği gibi bazıları alacaklılar tarafından pazar riski olarak fedakarlık yapılmasını gerektirebilir.

Borçlunun geçmiş faaliyetlerinin irdelenmesi, bu günkü durumunun değerlendirilmesi, gelecek projeksiyonlarının, iş planları ve bütçelerinin, geçmiş performansları ile uyumlu olarak oluşturulması faaliyetleri yüksek düzeyde mesleki donanım gerektirir.

Hiç kuşkusuz çok ciddi deneyim gerektiren bu çalışmaların, tarafların beklentilerini bağdaştıracak nitelikte olması şarttır.

Bugüne kadar çeşitli saiklerle sürekli yeniden vadelendirilen kredilerin ne kadarlık bölümünün  sağlıklı hale geldiğinin irdelenerek önceki fizibilite çalışmalarının  kalitesi ile  ilişki kurulması  bundan sonra yapılacak “Finansal Yeniden Yapılandırma” çalışmalarında çok yarar sağlayacaktır.

Borçlunun geçmiş performanslarını, piyasaların getirdiği imkan/kısıtları dikkate alan geleceğe yönelik bütçeler, iş planları ve nakit akışların hazırlanmasındaki  gerçeklik oranı başarılı olup olmadığı hususunda önemli bir gösterge olacaktır.

Bu bütçelerin, iş planlarının ve nakit akışlarının gerçekçi ve uygulanabilir olarak hazırlanması yanında; bizzat uygulama süreçlerinde de yetkin kişilerce ve mümkünse projeyi hazırlayan uzmanlarca değerlendirilmesi ve gerektiğinde ilave düzeltme, değerlendirilme  yapılması gerekmektedir.

Fizibilite çalışmasını yapan uzmanın projeyi uygulama dönemini de gözeterek varsayımlarda ortaya çıkacak yeni gelişmeler doğrultusunda revize etmesi, çoğu zaman ihtiyaç haline gelmektedir.

Piyasa koşullarında zaman zaman bu kişilerin borçlu şirket yönetim kurullarında yer alması istenilmekle birlikte; “Kendi kusurundan kaynaklanmayan geçmiş dönem kamu alacaklarından sorumlu olması nedeni ile” çoğunlukla uygulama alanı bulamamaktır. Bu tür yapılandırılma projelerinin yürütülmesi amacıyla borçlu şirket/grup yönetim kurullarında yer alacak uzman kişilerin “Kendi kişisel kusurları dışında ki iş ve işlemlerden sorumlu tutulmayacağı güvencelerin oluşturulması önem arz etmektedir.

Uzman kişi ya da kuruluşların hazırladığı FYY fizibilite raporunun, alacaklılar tarafından(ki bu kuruluşların bünyesinde mali tahlil ve bütçeleme konularında yetkin çok sayıda uzman eleman bulunmaktadır.) değerlendirmeye alınarak karşılıklı müzakereler ile taraflarla bir uygunluk noktasına ulaşılmalıdır.

Bu noktadan sonra bankacılık ihtisasını gerektiren detaylar, borçlu ve alacaklıların temsilcileri tarafından müzakere edilebilir ve sonuçlandırılabilir.

Bu yeni öneriler silsilesinde dikkate alınması gereken bir başka hususta, her türlü yeniden yapılandırılma işleminde Bankacılık Kanunu Geçici 32. Madde ile getirilen (vergi, harç, vs…) avantajların uygulanabilirliğinin sağlanması gerekir. Ayrıca yine adı geçen madde ile getirilen zimmet suçunu oluşturmama hükmünün her türlü yeniden yapılandırma operasyonlarını kapsamasının çok yararlı olabileceğini düşünmekteyim.

Kredibilite sorunu olmayan hiçbir kişi ve kuruluşun yapılandırmadan sağlanacak bu tür avantajlardan yararlanmak için FYY’ya başvurmayacağı basiretli bir iş insanı davranışı olarak dikkate alınmalıdır. İlgili mevzuatla yönlendirme yapılmasına rağmen Bankalar Birliğine üye bankaların çerçeve anlaşması dışında yaptıkları yeniden yapılandırma ya da yeni itfa planına bağlanan kredilerin toplam tutarının Eylül 2020 bilanço verilerine göre 193.5 milyar Türk Lirası olması da bunu göstermektedir. (TBB FYY Çerçeve Anlaşmaları Aylık-Aralık 2020 Dipnot)

F) SONUÇ:

  1. Tarafların öncelik ve beklentilerini karşılayacak, karşılıklı güven unsurlarının sağlanması yanında, uygulanabilir ve kabul edilebilir çözümlerin üretilmesi gerekir.
  2. Tarafların çözümün parçası olmasını sağlayacak bir ortak noktada buluşturulması projenin başarısı için gereklidir.
  3. Borçlu ve Kefillerin ya da ilgili kişilerin altına girecekleri yükümlülükle, elde edilecek yararın ilişkilendirilmesi ve kabul edilebilir olması gerekir.
  4. Fizibilite çalışmasını ve uygulanabilirlik değerlendirilmesini yapacak kişi ve kuruluşlar;
  • Bankacılık ve Mali Tahlil konularında uzmanlaşmış YMM ve SMMM,
  • Bankacılık Kanununa göre üst düzey yönetici atanma yeterlilik koşullarına sahip bu konuda ihtisasa sahip banka çalışanları,
  • Yukarıda sıralanan niteliklere sahip kişileri bu alanda görevlendiren Bağımsız Denetim Kuruluşları,

Olarak tanımlanması, işin belli bir standarda kavuşmasında önem arz edecektir.

5. Fizibilite çalışmasını yapan uzmanın uygulama sürecinde gözetmen ve gerekirse uygulayıcı olarak bulunması başarı şansını artıracaktır.

6. Yapılandırma sürecinin parçası olan uzman kişilerin gerekirse yönetimde yer almasını sağlamak için yasal yükümlülüklerini, şahsi kusur dışında sınırlandırmak gerekir.

7. Yapılandırma mevzuatı ile tanınan teşvik unsurlarının her nasıl olursa olsun bütün yapılandırma projelerine uygulanması çok önem arz etmektedir.

 

Mustafa Kaldırımoğlu

İstanbul, 06.04.2021