Ülkemizde son yıllarda yaşanan likidite sıkıntısına bağlı olarak  ortaya çıkan çok yoğun konkordato uygulamalarının  yarattığı olumsuzluğu  ortadan kaldırmak amacıyla “Finansal Yeniden Yapılandırma Mevzuatı”  elden geçirilmiş ve uygulamaya  konulmuştur.

Finansal Yeniden Yapılandırma konusunda esas olarak Bankacılık Kanunu’na eklenen Geçici 32 madde belirleyici olarak ortaya çıkmıştır.  (17/07/2019 tarih ve 7186 Sayılı  Kanun Madde: 19).

  • Yasal Çerçeve:

Bu Kanun maddesi uyarınca düzenleyici kurum olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, ”Finansal Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki Yönetmelikte” gerekli değişikleri yapmıştır.

Bu yönetmelik  hükümleri çerçevesinde Türkiye  Bankalar Birliği de 9 Ekim 2019 tarihinde Finansal Yeniden Yapılandırma Usul Ve Esaslarını belirleyen “Çerçeve Anlaşması”nı   (büyük ölçekli uygulama olarak) açıklamıştır.

Bu yazının konusu yukarıda sıralanan mevzuat hükümleri  doğrultusunda yapılan “Finansal Yeniden Yapılandırmaları” içermektedir.

Bankalar Kanunu’nun Geçici 32. Maddesi kapsamında yapılacak yeniden yapılandırmalarda;

  • Kredilerin vadelerini uzatmak,
  • Bu borçluların kredilerini yenilemek,
  • İlave kredi vermek, anapara, faiz, temerrüt faizi, gecikme cezaları ve kar payları ile kredi ilişkisinden doğan diğer her türlü alacağı indirmek  veya bunlardan kısmen veya tamamen vazgeçmek,
  • Teminat azalmak,
  • Anapara, faiz veya kar payı alacaklarını, kısmen veya tamamen iştirake çevirmek,

Özel amaçlı (SPV) Şirketler  ile  6362 sayılı Kanuna göre kurulan yatırım fonlarına ayni, nakdi ya da tahsil şartına bağlı bir bedel karşılığı devir veya temlik etmek,

  • Borçlu ya da üçüncü kişilere (3’ncü şahıs ipoteği vb) ait ayni değerler karşılığını  kısmen veya tamamen tasfiye etmek, satmak, bilanço dışına çıkarmak,
  • Diğer alacaklı kuruluşlar ve alacaklılarla birlikte hareket ederek protokoller yapmak,gibi tedbirler alınır.

 

Geçici 32. madde kapsamında yapılacak; teminat  azaltma, anapara ve diğer alacaklardan vazgeçilerek  kayıttan düşme yahut benzer işlemlerle kredilerin yeniden yapılandırılması Bankacılık Kanunu’nun 160’ncı maddesi  ile düzenlenen zimmet suçunu oluşturmaz.

Yukarıda sıralanan Finansal Yeniden Yapılandırma İşlemlerinin hangisinin, alacaklıların hangi nispette  vereceği kararlarla kabul edileceği, anılan Çerçeve Anlaşması’nda belirlenmiştir.

Burada önem arz eden konu,  Bankacılık Kanunu’nun 160’ncı maddesinde ifadesini  bulan zimmet suçunun kapsamı  dışına çıkarılması için  daha önce verilmiş olan bir kredinin bu yeni mevzuat  silsilesine göre finansal yeniden yapılandırmaya  tabi  tutulmasıdır.

Banka  çalışanlarının “Finansal Yeniden Yapılandırmaya” bu anlamda  teşvik edilmesi  söz konusudur.

Bankacılık  Kanunu Geçici 32. Maddesi ile  getirilen bu koruma durumunun bütün yapılandırma unsurlarını kapsayıp, kapsamadığı daha detaylı bir  hukuki  inceleme konusu olup,  yazımızda  bu detaya girilmeyecektir.

Finansal Yeniden Yapılandırmada temel amaç, borçluların geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirmelerini ve istihdama katkıda bulunmalarını  sağlamaktır.

Bu amaca ulaşabilmek için de Bankacılık Kanunu’nun Geçici 32. Madde ile düzenlenen esaslar doğrultusunda  BDDK tarafından çıkarılan yönetmeliğe uygun olarak  Bankalar Birliği tarafından hazırlanan  Çerçeve Anlaşmalarda bu  usul ve esaslara göre işlem yapılacaktır.

  • Uygulama Sırasında Karşılaşılabilecek Durumlar:

Finansal Yeniden Yapılandırma için  çok sayıda alternatifin sıralandığı  yukarıda  işaret edilen mevzuat silsilesinde, Finansal Yeniden Yapılandırma ihtiyacını  doğuran iş , işlem  vs’ lere yönelik  kapsamlı bir öneri mevcut değildir.

Amaca yönelik  alınacak tedbir kapsamında değerlendirilebilse bile detaylı bir şekilde hangi nispette alacaklıların oyu ile bu doğrultuda  karar alınacağının   belirlenmesinde yarar vardır

Örneğin, hissedarların ve/veya  yöneticilerin  yönetme yetkisinin  ne kadar, niçin sınırlandırılacağı veya  sınırlandırılmayacağı, yasal  olarak  herhangi bir yükümlülüğünün  devam ettirilip, ettirilmeyeceği şirket/grup faaliyetlerinde ne ölçüde  söz sahibi olup olmayacağı  konularının en azından  genel hatları ile yapılandırmanın bir parçası  olarak tanımlanıp kapsamın net olarak çizilmesinde yarar vardır.

 

Çerçeve Anlaşması’nda  belirtilen “Fizibilite  Çalışması” bu anlamda çok önem arz etmektedir.

Fizibilite çalışmasında;

Borçlunun finansal durumunun Yeniden Yapılandırmayı gerekli kılan  bir duruma gelmesinde  etkili olan  unsurların net  olarak ve gerekçeleri  ile belirlenmesinin gerektiğini düşünüyorum.

Bu gerekçeler;

  1. Yönetici hataları ( yanlış kararlar, yolsuzluklar vs.)
  2. Uygulanan mali ve ekonomik politikalar,
  3. Rekabet gücünün yok olmasına neden olan teknolojik kayıplar,
  4. Kontrol dışı ani ve yüksek pazar kayıpları,
  5. Borçlanma maliyetlerinde ani ve yüksek oranda artışlar,
  6. Faaliyet konusu itibariyle, pazarda arz fazlasına bağlı kayıplar v.b.

şeklinde detaylandırabiliriz.

Her bir unsurun, yapılandırma sürecinde maliyet, teminat, faaliyet  ve yapılandırma sözleşmesinde  sürdürülebilirlik, geri ödenebilirlik hususlarında  değişik formüller içermesi  söz konusu olacaktır.

Bazı  gerekçeler,  yönetim konusunda  radikal önlemler almayı  gerektireceği gibi bazıları alacaklılar tarafından  pazar riski  olarak fedakarlık  yapılmasını gerektirebilir.

Borçlunun geçmiş faaliyetlerinin irdelenmesi, bu günkü durumunun değerlendirilmesi, gelecek projeksiyonlarının, iş planları ve bütçelerinin, geçmiş performansları ile uyumlu olarak oluşturulması faaliyetleri yüksek düzeyde mesleki donanım gerektirir.

Hiç kuşkusuz çok ciddi deneyim gerektiren bu çalışmaların, tarafların  beklentilerini bağdaştıracak  nitelikte olması şarttır.

Bu güne kadar çeşitli saiklerle  sürekli yeniden  vadelendirilen kredilerin  ne kadarlık bölümünün  sağlıklı hale geldiğinin irdelenerek önceki fizibilite çalışmalarının  kalitesi ile  ilişki kurulması  bundan sonra yapılacak “Finansal Yeniden Yapılandırma” çalışmalarında çok yarar sağlayacaktır.

 

  • Toplu Çözüm Yaklaşımının Sakıncaları:

Finansal Yeniden Yapılandırma kapsamına alınacak her bir borçlunun  tek tek  irdelenmesinde çok yarar vardır. Emsallerine nazaran yüksek yatırım ve işletme maliyetleri ile çalışan kuruluşlara haksız kazanç sağlayabileceği gibi pazarın rekabet koşullarını da bozma riski olabilir. Bu nedenle, belirli  sektörlere toplu çözüm bulma çabası;

  • Önemli ölçüde  kaynak israfı,
  • Sektörün mali yükünün yatırımcıdan bağımsız,  kamunun sırtına yüklenmesi,
  • Bankacılık Sektörünün finansal durumlarının bozulması pahasına,  sermayedar değişikliklerİ,

gibi olumsuz  sonuçlar doğurabilme  riskini içinde taşır.

 

  • Sonuç Yerine :

Finansal sektöre olan borçların Yeniden Yapılandırılması  ile ilgili getirilen son düzenlemeler; yapılandırmayı  teşvik eden ve bu konuda çalışan banka mensuplarını  cesaretlendirecek bir yapıdadır.

Yeniden Yapılandırma süreçlerinde ihtiyacın neden doğduğunu, hangi gelişmelerin bu sonucu doğurduğunu  iyice irdelemek gerekir.

Fizibilite çalışmalarının, yüksek düzeyde  mesleki donanıma sahip  olanlar tarafından yapılmasında, sonuç almak yönünden önemli  ölçüde  yarar vardır.

Her nasıl olursa olsun yapılacak olan vadelendirmeler, finansal sektörün aktif kalitesinin bozulmasına sebep olabilir. Problemleri  erteleme riski taşıdığı  gibi,  mali bünyelerin güçlendirilmesi için gerekli adımların atılmasında  gecikmelere neden olabilir.

Her bir kuruluşun irdelenerek, çözüm önerileri doğrultusunda yapılandırmaya gidilmemesi, yani sektörel  toplu  çözümler bulmaya çalışılması  durumunda  kamunun  yüksek maliyetler  üstlenmesi  söz konusu olabilir.

 

Mustafa Kaldırımoğlu

ACR Danışmanlık Ltd. Şti.

İst. 18/11/2019